GELENEĞİN BİRİKİMİNDEN YENİ BİR DÜŞÜNCENİN İNŞASINA...

BAĞIŞ E-BÜLTEN

Nasıl adlandırılırsa adlandırılsın felsefe (veya hikmet) ve edebiyat (veya belles-lettres) –bilgi, varlık ve değer sorunlarına odaklı teorik bilgi ve embriyonik biçimde ona bağlanan estetik üretim– arasındaki sürekli ilişki, tarih boyunca indirgemeci yaklaşımları dışlayacak, ilgi çekici problematik biçimler kazanmıştır. Sürekli tartışma odağı olan bu ilişki, özellikle yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren disiplinlerin sınırlarının giderek belirsizleşmesiyle, disiplinler arası göçükteki çapraz geçişlerle daha kapsamlı bir hale gelmiş, kendi tarihsel bilincini de üretmiştir. Özellikle akademik alanda uzun süre –belirli felsefi ve edebi tutumlarla özdeşleşerek– egemenlik kazanmış bir yaklaşıma göre, son derece teknik sorunları aydınlatmayı ve açıklamayı amaçlayan felsefe ile bizi farklı düzeylerde, farklı tarzlarda ilgilendiren, hileyle, büyüyle ve kasıtlı gizemleştirmeyle dolu edebiyat radikal biçimde farklı iki yazım türüdür. Oysa felsefe, tarihi boyunca, Batı edebiyatındaki majör edebi türlerin hemen hepsini içeren farklı edebi biçimlerin çeşitliliği aracılığıyla ifade bulmuştur. Hatta Derrida gibi bir yakın dönem düşünürü –edebiyat ve felsefe hafızasını hâlâ korurken– “ne felsefe ne edebiyat olan ne de bunlardan birinin ya da diğerinin bulaştığı bir yazım tarzı” arayışından söz eder. Buna karşın edebiyatın da teorik ve teknik başvuruları yanında, bizzat felsefi görünüm kazandığı pek çok örneği tarihinde görebiliriz. Meşhur ifadeyle “Büyük edebiyat genellikle derinden felsefidir ve büyük felsefe genellikle büyük edebiyattır”. Bu durum bazı büyük filozof ve edebiyatçılarda örneklenir: Platon’un diyalogları malzemesini edebi biçimle sunar. Nietzsche ve Wittgenstein dramatik bir “aforistik üslup” ile yazarlar. Edebiyat bir tür felsefe olmaya soyunur. Aslında Shakespeare’in Romeo ve Juliet’i, Kafka’nın Dava’sı, Camus’nün Veba’sı, Conrad’ın Karanlığın Yüreği, Beckett’in eserleri gibi pek çok edebi örnek felsefi olarak adlandırılır.

“Felsefe ve Edebiyat İlişkisi” başlıklı dört haftalık konferanslar dizisinde bu problematik ilişki felsefeden edebiyata, edebiyattan felsefeye geçişlerle belirli yazarlar ve eserler, temel problem, kavram ve temalar üzerinden ele alınıp sorunlaştırılacaktır. Temel amacımız, bilinçli felsefe-edebiyat okuruna bu disiplinler arası ilişki üzerine, özellikle felsefede “dilsel dönüş” ve “etik dönüş” çağdaş uğraklarının sağladığı imkânlar çerçevesinde, metin-anlam-yorum teorisi tartışmaları odağında kurgu-gerçek, biçim-içerik, kavram-metafor, ifade-üslup, tekillik-evrensellik, etik-politik vb. problemler bağlamında eleştirel bilinç kazandırmaktır.